Raylı Sistemler Sektörü İçin Ne Yapmalı?

Demiryolunda altyapıdan işletmeye, hızlı trenden metroya, tramvaydan yük taşımacılığına kadar geniş bir alanı kapsayan raylı sistemler sektörü, dünya ekonomisinin önünde yükselen bir hedef olarak duruyor. Sektör; çevreci özellikleri yanında yarattığı yüksek katma değer ile ilgi çekiyor. Ülkemizde ve bölgemizde bu sektörün vaat ettiği değerden daha fazla pay almak için devletin yapacağı işler var. Bölgesel ve yerel yönetim birimleri ve meslek odaları ile sivil toplum kuruluşlarının yerine getirmesi gereken roller var. Ama her durumda yapılması vazgeçilmez olan, bu sektöre sahip çıkmak ve gelişmesini desteklemektir.

Görünen o ki; raylı sistemler sektörü, her geçen gün daha fazla olmak üzere iş dünyasının iştigal ettiği alanlardan birisi olacak. Ülkeler, bu sektörde değişik rol ve statülerle yer alan ekonomik işletmelerin çoğalması yönünde tercihler ortaya koyuyorlar. Türkiye’de de raylı sistemler iş alanlarında özel sektörün payı giderek artıyor. Ekonomik ve politik izlenimler, bu yönelimin süreceğini gösteriyor.

Bir yandan kamudaki deregülasyon diğer yandan sektörün vaat ettiği değer, bu sektörde yer alan ve alması muhtemel olan ekonomik işletmelerin (firmaların) gerekli biçimde donanmalarına işaret ediyor. Raylı sistemler sektörü, ülkemiz ve bölgemizin sanayi yapılarına uygun bir alan olmakla birlikte gerekli hazırlıklar yapılmadıkça (yapılmış olanlar geliştirilmedikçe) bu sektörün katma değerinden daha fazla pay almak mümkün olmaz.

Günümüzde endüstriyel üretimin vazgeçilmez ön şartlarından birincisi kalitedir. Özellikle küresel üretim için kalitesi belgelenmemiş ve onaylanmamış bir süreç mümkün değil. Ülkemizdeki yaşam standartlarının yükselmesi, gelişmiş ülke yaşam kriterlerini benimsememiz ve dünya ile daha fazla ekonomik ilişki içinde olmamız, ürettiğimizin belgeli ve onaylı olmasını gerektiriyor. Bugün iç pazarda tüketicinin bilgisizliğinden (hatta ilgisizliğinden) kaynaklanarak kalitesiz ürünlerle yaşamaya çalışan firmaların orta ve uzun vadede gelecekleri olmayacağı kesindir.

Raylı sistemler sektöründe var olmak için gerekli ilk unsur, firmaların gerek kurumsal gerekse yaptıkları işler açısından belgelendirilmeleridir. Bir başka deyişle; firmanın kurumsal kimliğinin ve yaptığı işlerin sertifikasyonla müşteri açısından güvence altına alınması gerekiyor. İşinin gereği olan sertifikalara sahip olan firma, yurt içi ve dışı pazarlarda öncelikle tercih edilen tedarikçi düzeyine yükselecektir.

Raylı sistemler sektöründe büyük firmalar ve markalar var. Ama bu durum, sektörde sadece bunların yer alacağı anlamına gelmiyor. Bu sektör, metal işlemeden elektrifikasyona, tasarımdan yazılım geliştirmeye kadar (tek tek sayması birkaç sayfayı doldurabilecek) farklı iş alanlarından oluşuyor. Bir şirketin bu işlerin hepsini yapması yerine sektörde bir ortak çalışma ve işbirliği ortamı gerekiyor. Bu durumda da sektörde bir alt alan seçen (küçük veya orta ölçekli) firmanın bu alanda gerekli donanıma, insan kaynağına ve uzmanlığa sahip olması zorunlu oluyor.

Sektörün gerekleri açısından insan kaynağı konusu önemli… Sadece teknik orta eğitimden veya üniversiteden diploma almak yeterli değil. Sektörel bazı şartları sağlayacak şekilde ek bilgilenme ve deneyime ihtiyaç var. Bu bağlamda üniversite – sanayi işbirliği için ayakları yere sağlam basan uygulamalı eğitim süreçleri oluşturulmalı.

Burada bir olguyu vurgulamak lazım. Son yıllarda Çin’in fiyat baskısı, ülkemizde ve bölgemizde bir “ucuzcu” eğilime yol verdi. Çin’den yapılan tezgâh ve makine donanımı ithalatı, yerli üreticileri olumsuz etkiliyor. Sınaî altyapı gerekleri yüksek olan raylı sistemler sektörü, yerli imalatçılar için fırsat yaratacak iken bu “ucuzcu” yaklaşımlar ile beklenen gelişme sağlanamıyor.

Küçük ve orta ölçekli iş dünyamız, henüz “Sözleşme Hukuku Çağı’na” geçemedi. Sertifikasyon konusundaki algı eksiklikleri de benzer nedenlerden kaynaklanıyor. Yaşadığımız çağda bile işlerimizi sözleşmesiz halletmeye çalışıyoruz. Sözleşme kültürü gelişmediği durumda ise ihale süreçlerinde başarılı olmak mümkün olmuyor.

Raylı sistemler sektörü, gerek ürünler gerekse hizmet açısından birçok firmanın ortak çalışmasını gerektirir. Ortak çalışma ve işbirliği ise bir sözleşme kültürünü zorunlu kılar. Sözleşme kültürünün önemli bir parçası ise ihale hukukudur. Firmalarımız, çağın şartları arasında olan ihale ve proje hazırlama kültürünü öğrenmek zorundalar. Bu konuda eğitim ve danışmanlık verebilecek kurum ve kuruluşlara düşen görevler var.

Önümüzde yeni bir ticaret yasası var. Yasanın ana ilkelerinden birisi saydamlık… Artık bilançolar, gelir tabloları ve benzeri bilgiler, firmaların kamuoyuna duyurmak zorunda oldukları konular olacak. Bunları örneğin kendi kurumsal İnternet siteleri üzerinden ilan edecekler. Mevzuatın böyle şartlar getirdiği bir dönemde hâlâ “yazılı kültüre geçmemekte ısrarlı olmayı” anlamak mümkün değil.

Önümüzdeki dönemde raylı sistemler sektörünün konularının daha çok ve yaygın konuşulacağı kanaatindeyim. Tümü bunlar değil ama iki konuda söz ederek bağlayayım. Birincisi; ar-ge, ür-ge, tasarım ve inovasyon… Bu alanlarda firmalarımızın kendilerini geliştirmeleri gerekiyor.

İkincisi ise pazarlama… Raylı sistemler sektörü ülke içinde önemli fırsatlar vaat ediyor. Ama bundan önemlisi, küresel pazarlarda yer alabilmek ve müşteri – pazar elde edebilmek… Firmalarımızın pazarlama boyutunda zayıflıkları dikkate alınırsa, bu konuda da kurum ve kuruluşlarımıza düşen görevler olduğunu kavrarız.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*