İbn-i Sina Kimdir?

İbn-i Sina Kimdir
İbn-i Sina Kimdir

İbn-i Sînâ (980 – Haziran 1037), İslam’ın Altın Çağı’nın en önemli hekimlerinden, astronomlarından, düşünürlerinden ve yazarlarından biri olarak kabul edilen Fars polimat ve polimerik erken tıbbın babası.

Buhara yakınlarındaki Efşene köyünde (Özbekistan) 980 yılında dünyaya gelmiş ve Hamedan şehrinde (İran) 1037 tarihinde vefat etmiştir. Tıp ve felsefe alanına ağırlık verdiği değişik alanlarda 200 kitap yazmıştır. Batılılarca modern Orta Çağ biliminin kurucusu, hekimlerin önderi olarak bilinir ve “Büyük Üstat” ismi ile tanınır. Tıp alanında yedi asır boyunca temel kaynak eser olarak süre gelen El-Kanun fi’t-Tıb (Tıbbın Kanunu) adlı kitabı ile ünlenmiş ve bu kitap Avrupa üniversitelerinde 17. asrın ortalarına kadar tıp biliminde temel eser olarak okutulmuştur.

İbn-i Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi aldı. Değişik konular üzerine 240’ı günümüze gelen 450 kadar makale yazdı. Elimizdeki yazıların 150 tanesi felsefe 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü’ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ile El-Kanun fi’t-Tıb’dır (Tıbbın Kanunu). Bu iki eser Orta Çağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain’de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur.

Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina’nın oğlu olan İbn-i Sînâ (Batı’da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü Bilgin Natili’den ve İsmâil Zâhid’den ders aldı. Geometri (özellikle Öklid geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahiv, tıp ve doğabilim üstüne çalışmalar yaptı. Farabi’nin el-İbane’s aracılığıyla Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce Gürgan’da Şirazlı Ebu Muhammed’den destek gördü (Tıp Kanunu’nu Cürcan’da yazdı.). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının ve Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir.

Yaşadığı dönem

İbn-i Sînâ, İslam’ın Altın Çağı olarak bilinen ve Yunanca, Farsça ve Hintçeden eserlerin çevirilerinin yapılıp yoğun bir şekilde incelendiği dönemde önemli çalışmalar ve yapıtlar gerçekleştirdi. Horasan ve Orta Asya’daki Samani Hanedanı ve Batı İran ile Irak topraklarındaki Büveyhiler bilimsel ve kültürel ilerlemeye çok uygun bir ortam hazırlamışlardı. Bu ortamda Kur’an ve hadis çalışmaları çok ilerlemişti. Felsefe, fıkıh ve kelam çalışmaları İbn-i Sina ve çağdaşlarınca oldukça geliştirilmişti. Râzî ve Farabi tıp ve felsefe alanında yenilikler sağlamışlardı. İbn-i Sînâ; Belh, Hamedan, Horasan, Rey ve İsfahan’daki muhteşem kütüphanelerden yararlanma olanağı elde etmişti.

Yaşam öyküsü

İbn-i Sina 980 yılında günümüz Özbekistan’ında yer alan Buhara yakınlarındaki Efşene kentinde doğdu. (Öğrencisi el-Cuzcanî’nin yazdığı kitaba göre doğum tarihi 979 olabilir.) Babası Abdullah, Samani İmparatorluğu’nun önemli şehri Belh’ten gelen saygın bir bilim adamıydı ve Şii İsmailî mezhebindendi. Babası, İsmailî dâîlerle sürekli iletişim halindeydi ve bu sebepten ötürü evi geometri, felsefe ve Hint matematiği gibi mevzuların konuşulduğu bir yere dönüşmüştü. Bu ortamda yetişmeye başlayan İbn-i Sînâ, ilk önce 10 yaşında Kur’an’ı ezberledi ve ardından edebiyat, dil, fıkıh ve akaid eğitimi aldı. Mahmud el-Messâh’tan Hint aritmetiği, Hanefî Fıkıh Bilgini Ebû Muhammed İsmâil ez-Zâhidden fıkıh, Ebu Abdullah en-Nâtilî’den Porfirios’un İsagucî kitabını, Öklid’in Elementler kitabını ve Batlamyus’un Almagestini okudu.

Erişkinliği

İbn-i Sînâ, ilk olarak 997 yılında tehlikeli bir hastalıktan kurtardığı Emir’in yanında çalışmaya başladı. Bu hizmetinin karşılığında aldığı en önemli ödül Samanilerin resmi kütüphanesinden dilediğince yararlanmak oldu. Kütüphanede kısa süre sonra meydana gelen yangında düşmanları onu bilerek kundaklama yapmakla suçladı.

22 yaşında babasını kaybetti. 1004 yılının Aralık ayında Samani Hanedanı sona erdi. İbn-i Sînâ, Gazneli Mahmud’un teklifini geri çevirdi ve batıya, Ürgenç’e gitti. Buradaki vezir, bilim dostuydu ve ona küçük de olsa bir maaş bağladı. Yetenekleri için kullanma sahası arayan İbn-i Sînâ, Merv’den Nişabur’a ve Horasan sınırlarına kadar bölgeyi adım adım dolaştı. Kendisi de şair ve bilim adamı olan ve İbn-i Sînâ’ya sığınak sağlayan hükümdar Kâbus, bu sırada çıkan ayaklanmada hayatını kaybetti. İbn-i Sînâ’nın kendisi de şiddetli bir hastalığa yakalanmıştı. Sonunda Hazar Denizi kıyısındaki Gürgan’da eski bir arkadaşına rastladı. Onun yanına yerleşti ve bu kentte mantık ve astronomi dersleri vermeye başladı. Kanun kitabının başlangıcı da bu döneme rastlar.

Daha sonra Rey ve Kazvin’de çalıştı. Yeni eserler yazmaya da devam etti. İsfahan valisinin yanına yerleşti. Bunu öğrenen Hamadan emîri İbn-i Sînâ’yı yakalattı ve hapsetti. Savaş sona erdikten sonra Hamadan emîrinin yanında çalıştı. Kısa süre sonra İbn-i Sînâ; kardeşi, iyi bir öğrencisi ve iki köleyle kılık değiştirip şehirden kaçtı ve korku dolu bir yolculuktan sonra çok iyi karşılandıkları İsfahan’a ulaştı.

Sonraki yılları ve ölümü

İbn-i Sînâ’nın kalan 10-12 yılı Ebû Câfer’in hizmetinde geçti. Burada doktor, bilim danışmanı olarak çalıştı ve hatta savaşlara bile katıldı. Bu yıllarda edebiyat ve filoloji çalışmaya başladı. Bir Hamedan seferi sırasında şiddetli bir kolit atağına yakalandı. Güçlükle ayakta duruyordu. Hamedan’a vardığında önerilen tedavileri uygulamadı ve kendisini kadere teslim etti. Ölüm yatağında mallarını yoksullara bağışladı, kölelerini azat etti ve son gününe dek üç günde bir Kuran okudu.[kaynak belirtilmeli] Haziran 1037’de 56-57 yaşında öldü. Kabri Hamedan’dadır.

Metafizik

İbn-i Sînâ’ya göre metafiziğin temel konusu, “vücudu mutlak” olan Allah ile yüce varlıklardır. Vücut (var olan) üçe ayrılır: Olası varlık veya ortaya çıkan ve sonra yok olan varlık; olası ve zorunlu varlık (tümeller ve yasalar evreni, kendiliğinden var olabilen ve bir dış neden sayesinde gerekli olan varlık); özü gereği gerekli olan varlık (Allah). İbn-i Sînâ; Allah’ı, “Vacib-ül Vücud” -yani varlığı zorunlu olan- olarak belirtir ve bu fikir ona hastır.

Ruhbilim

İbn-i Sînâ, ruhbilimin, metafizik ile fizik arasında bağlantı kuran ve bu iki bilimden de yararlanan bir bilgi alanı olduğunu savunmuş, ruhbilimini üç ana bölüme ayırmıştır: Akıl ruhbilimi; deneysel ruhbilim; tasavvuf ya da gizemci ruhbilim. İnsanların ruhlarının müzikle tedavi edilebileceğini öne sürmüş ve bu yöntemi geliştirmiştir.

Akıl

Bu konudaki görüşleri Aristoteles ve Fârâbî’den farklı olan İbn-i Sînâ’ya göre, akıl 5 çeşittir; bilmeleke (ya da ‘olası akıl’ açık-seçik ve zorunlu olanları bilebilir); he-yulâni akıl (Bilmeyi ve anlamayı sağlar.); kutsi akıl (Aklın en yüksek aşamasıdır ve her insanda bulunmaz.); mustefat akıl (Kendisinde bulunanı, kendisine verilen “makul”lerin suretlerini algılar.); bilfiil akıl (“Makul”leri yani kazanılmış verileri kavrar.). İbn-i Sînâ, akıl konusunda, Eflatun’un idealizmi ile Aristoteles’in deneyciliğini uzlaştırmaya, birleştirici bir akıl görüşü ortaya koymaya çalışmıştır.

Bilimlerin sınıflandırılması

İbn-i Sînâ’ya göre bilimler madde ve biçim ilişkisi bakımından üçe ayrılır: El-ilm ül-esfel (doğa bilimleri veya aşağı bilimler), maddesinden ayrılmamış biçimlerin bilimidir[kaynak belirtilmeli]; mabad-üt-tabia (metafizik), el-ilm’üll-âli (mantık veya yüksek bilimler) maddesinden ayrılan biçimlerin bilimleridir; el-ilm ül-evsat (matematik veya orta bilimler) ancak insanın zihninde maddesinden ayrılabilen, bazen maddesiyle birlikte, bazen ayrı olan biçimlerin bilimidir.

Kendisinden sonraki Doğu ve Batı filozoflarının çoğunu etkileyen İbn-i Sînâ, müzikle de ilgilenmiştir. 250’yi aşkın yapıtının başlıcası olan Şifâ ve Kanun, felsefenin temel yapıtı sayılarak uzun yıllar boyunca pek çok üniversitede okutulmuştur.

Eserleri 

  • El-Kanun fi’t-Tıb, (ö.s), 1593, “Tıpta Kanun”(Tıp ile ilgili zamanının bilgilerini ihtiva eder. Orta çağda dört yüz yıl Batı’da ders kitabı olarak okutulmuştur. Latinceye on çevirisi yapılmıştır.)
  • Kitabü’l-Necat, (ö.s), 1593, (“Kurtuluş Kitabı”Metafizik konularda yazılmış özet bir eserdir. )
  • Risale fi-İlmi’l-Ahlak, (ö.s), 1880, (“Ahlak Konusunda Kitapçık”)
  • İşarat ve’l-Tembihat, (ö.s), 1892, (“Mantık, Fizik ve Metafizik bölümlerini içerir. 20 bölümden oluşur.)
  • Kitabü’ş-Şifâ, (ö.s), 1927, (“Mantık, Matematik, Fizik ve Metafizik konularında yazılmış on bir cilt hacimli bir eserdir. Birçok kere Latinceye çevrilmiş ve ders kitabı olarak okutulmuştur.”). Mantık bölümü, Giriş, Kategoriler, Yorum Üzerine, Birinci Analitikler, İkinci Analitikler, Topikler, Sofistik Deliller, Retorik ve Poetika kitaplarından oluşur. Tabiat Bilimleri bölümü, Fizik, Gökyüzü ve Âlem, Oluş ve Bozuluş, Etkiler ve Edilgiler, Mineroloji ve Meteoroloji, Psikolıji, Botanik ve Biyoloji kitaplarından oluşur. Matematik Bilimleri bölümü, Geometri, Aritmetik, Musiki ve Astronomi kitaplarından oluşur. Yirmi ikinci ve son kitap ise Metafizik’tir. 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*