Türkiye Nükleer Enerji Yatırımları ve Toryum Rezervi Çanakkale’de Uranyum Madeni Potansiyeli

turkiyedeki nukleer enerji yatirimlari ve toryum rezervi canakkalede uranyum madeni potansiyeli
turkiyedeki nukleer enerji yatirimlari ve toryum rezervi canakkalede uranyum madeni potansiyeli

Ülkemiz son yıllarda Nükleer Enerji yatırımları ile atılımlar göstermekte 1950 ve 60’lı yıllarda başlayan çalışmalar bugün ise Devlet eliyle yapılan proje yatırımları ile nihai bir netice ile başarıya ulaşması hedef edinilmektedir.

Daha önce makalelerimizde ifade edildiği üzere 50,60 sene gerçekleşmesi gereken bu yatırımlar maalesef ki Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten sonraki sınai hamleler devam ettirilmemiş siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar ve askeri darbelerin de etkisiyle ilgili fizibilite çalışmaları ve proje yatırım süreci sekteye uğramıştır.

Türkiye’de nükleer santral konusundaki çalışmalar 1977 yılında 300-400 MW’lık bir reaktör planlamış olup proje gerçekleştiril(e)memiş, 1971 yılında da Mersin & Akkuyu bölgesinde Nükleer Santral için ilk girişimler bundan 50 sene önce yapılmıştır.

Bu makalemizde MTA (Maden Tetkik Arama) Genel Müdürlüğü ve Değerli Akademisyenlerin çalışmalarına istinaden nükleer silahın ve nükleer enerjinin 1 numaralı ham maddesinin Uranyum madeni ile ilgili tenör (oran, yüzde) ve rezerv (işletilebilir cevher kütlesi; ton cinsinden) bilgilerine de yer vererek Türkiye Cumhuriyeti’nin ne kadar mühim ve ne kadar stratejik madenlere sahip olduğunu ,enerji ve mali alanlardaki cari açıklarımızın da kapatılması yönünden istifade edilmesi hususunda bu makalemizde kadim topraklarımızdaki nükleer yatırımlardan, uranyum madeni potansiyelinden ayrıca uranyumdan daha değerli olan toryum madeni kapsamlı olarak ele alınıp alt konu başlıklarında incelenerek tarafınıza detaylı ve anlaşılabilir bilgililer sunulacaktır.

Türkiye’ye Emperyalist ABD tarafından ekonomik yönden ambargo uygulanmak istenmesi, siyasi anlamda yalnızlaştırılması, İran’daki Uranyum Zenginleştirme Faaliyetlerinin takip edilmesi, İsrail ve ABD’nin istihbarat servisleri olan MOSSAD ve CIA tarafından Nükleer Fizikçi Muhsin Fahrizade’ye dahi suikast düzenlenmesi Küresel Güç olmanın verdiği kirli ve tehlikeli oyunların kurucusu ve bir parçası olmanın sarhoşluğudur. Yüce ve Asil Türk Devleti tehditlere boyun eğmeden her daim teyakkuzda ve her daim Tam Bağımsızlığı Sağlayacak projelerin bekçisi olacaktır.

Nükleer Enerji Santralleri

Ülkemizde son yıllarda artan Termik Santral, Doğal Gaz Kombine Çevrim Santralleri ve Yenilenebilir Enerji (Rüzgar, Güneş, BiyoKütle, BiyoGaz, Jeotermal Santraller) projeleri olmasına rağmen nükleer yakıt olarak kullanılan/kullanılacak olan Uranyum Madenin verdiği enerji verimliliğini sağlayamamaktadırlar. 250 Ton Uranyum ile 1000MW bir Nükleer Santralin yıllık ihtiyacı karşılanırken Çanakkale&Çan Termik Santrali 2×160 MW için ise 1.8 milyon ton yıllık kömür ihtiyacı vardır. Uranyum ile kömür arasındaki ne kadarlık bir enerji farkı olduğunu basit bir matematik hesabı ile bulabilmek mümkündür.

Şu anda Mersin&Akkuyu, Kırklareli&İğneada ve Sinop Nükleer Enerji Santralleri olmak üzere toplamda 3 adet yatırım projesi bulunmaktadır. Sırası ile Akkuyu’da Rus ortaklığı, İğneada’da Çin ortaklığı, Sinop’ta Japon ortaklığı baz alınmaktadır.

Akkuyu NGS Projesi, Rus Devlet Kuruluşu ROSATAM tarafından 1200 MW’lık 4 Reaktör tarafından toplamda 4800 MW kurulu güç ve proje maliyeti 20 milyar ABD doları ile inşa edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Mevzuatına ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu(UAEK)’nın tavsiyeleri ile ilgili faaliyetler yürütülmektedir.

Nukleer Enerji Santralleri

Nükleer Enerji yatırımları ile Türkiye’nin enerji dışa(ithal) bağımlılık oranı azaltılacak olup ‘’enerji kaynaklı cari açık’’ kapatılmaya çalışılacaktır. Ayrıca bilgilendirmek isteriz ki; Termik ve Nükleer santrallerin özellikle denize kıyı olan lokasyonlara inşaa edilmesinin sebebi meteorolojik(atmosferik olaylar) ve oşinografik(deniz bilimi) incelemelerin yapılmasına müteakiben soğutma suyunun denizden ‘’Derin Deniz Deşarj Hattı’’ ile sağlanmak istenmesidir.

Bölgemizde Uranyum Madeni Yatakları

Radyoaktif bir element olan Uranyum(U), doğada serbest halde bulunmayıp çeşitli elementler ile birlikte uranyum minerallerini meydana getirmektedir. Tektonik hareketler(yer kabuğunun faaliyetleri) uranyum madeninin oluşumunda önemli bir etkiye sahiptir ve yer kabuğundaki muhtelif kayaçlarda uranyum mineralleri depolanmaktadır. Uranyum cevheri doğada bulunmasından reaktörde yakıt olarak kullanılacak hale gelene kadar birçok evreden geçer;

  • Cevher arama, yatağın işletilmesi, cevher çıkarma
  • Sarı pasta(yellowcake) üretimi, sarı pasta arıtma(ADU yapımı)
  • Kalsinasyon ve UO2’ye indirgenme
  • UO2’nin UF4’e dönüştürülmesi
  • UF4’ten UF6 yapımı

Alt harita 1978 yılında bir dergide yayınlanan makaleden alınmış olup lejant kısmında içi tam dolu olarak belirtilen siyah yuvarlaklar, uranyum kaynaklarını da göstermekte ve Çanakkale Ayvacık bölgesinde de ilgili yatakların olduğu ifade edilmektedir.

Nukleer Enerji

Türkiye’nin Başlıca Uranyum Yatakları (MTA, 2014) aşağıdaki tabloda verilmiş olup Ayvacık’ın Arıklı ve Nusratlı köylerinde ve ilgili yakın yörede 250 Ton rezerv tespit edilmiştir. Uranyum 100 ile 150 USD/Kg üzerinden hesaplanıldığı takdirde 25-40 Milyon Dolar arasında bir rezerv mevcuttur.

Nukleer Enerji

Uranyumun diğer madenler gibi kolayca alınıp satılamaması, nakliyesi ile ilgili çok sıkı kurallara tabi olması, ülkeler arasındaki bazı antlaşmalara ve uluslararası denetime bağlı olması sebebiyle nükleer santral kuran ülkeler yahut kuracak ülkeler kendi uranyum rezervlerini kullanmak suretiyle yatırım projeleri hedeflemektedirler.

Dünya Uranyum Rezervleri 1978 yılında 20-30 USD/Kg arasında iken günümüzde gelişen başlıca nükleer silah sanayi ve enerji ham maddesi olarak kullanılması sebebiyle fiyatlar yükselişe geçmiş birçok araştırma sondaj işletme ve tesis kurulumlarına dair faaliyetlerin icra edilmesine sebebiyet vermiştir. 250 Ton Uranyum, 1000 MW’lık bir Nükleer Santralin bir senelik ihtiyacını karşılamasına rağmen ilgili yörede uranyum zenginleştirme tesisinin kurulması için ekonomik miktarda değildir sadece madenin çıkartılması ve sevki ile ilgili yatırımlar için uygun gözükmektedir. İlgili sahanın Turizm bölgesinde olması, Kazdağları’nın fauna ve florası hasebiyle ekosistem bazlı titiz bir çalışmayı gerektirmektedir.

Nukleer Enerji
Nukleer Enerji

MTA tarafından 2007 yılında yayınlanan bölgenin 1/100000 ölçekli Jeolojik Haritasında belirtildiği gibi yöredeki tüf oluşumları içerisinde fosfat yumruları yer almakta olup yapılan sondajlar ile birlikte de fosfat cevherleşmesinin uranyumla birlikte olduğu anlaşılmıştır. Buna müteakiben Ayvacık ve Küçükkuyu lokasyonlarında muhtelif yerlerde doğal radyasyon kaynakları belirlenmiş gerekli ölçümler yapılmış, tüf kayalarındaki radyoaktivite ölçüm değerleri dahi incelenerek raporlanmıştır.

Havadaki ve içme sularındaki Alfa ve Beta değerleri ayrıca muhtelif köylerde radyasyon doz hız ölçümleri yapılmıştır.

Ülkemizdeki Toryum Rezervi

Toryum’da uranyum gibi radyoaktif bir element olup doğada serbest halde bulunmamaktadır. Toryum’un nükleer yakıt olarak kullanılabilmesi için büyük kimyasal işlemlerin ardından hazır hale getirilmesi lazımdır, şu anda da zaten direkt olarak reaktörlerde yakıt olarak kullanılamadığı gibi yeni nesil nükleer reaktör teknolojisine de ihtiyaç duymaktadır. Toryum’un kullanılabilmesi için yüksek teknolojik(mühendislik) çalışmaları devam etmekte, başlıca Çin, Amerika ve Hindistan bu element üzerine büyük araştırmalar yapmaktadır.

Aşağıdaki tablo ve yüzdelerden de anlaşılacağı üzere Türkiye, Dünya Toryum Rezervinin %6’sına sahiptir. Rezerv kapasitesi itibariyle ABD ile yarışır, Çin’i ise geçmiş durumdadır.

Nukleer Enerji

Toryum’dan elde edilecek enerjinin Uranyum’dan elde edilecek enerjiye göre kat be kat fazla olacağı savunulmakta olup geleceğin teknolojisinin bu elementte olduğu ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Metin Arık’ın ifadeleriyle Hızlandırıcıya dayalı bir enerji üretme teknolojsinin ön plana çıkacağını, bu teknolojide toryumun önemli bir aktör olacağını, toryumdan enerji elde edilecek aynı teknolojinin Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi(CERN)’nde kullanıldığı belirtilmektedir.

Yüksek Enerji Fiziği’neve Nükleer Fiziğe yönelik Türk Hızlandırıcı Merkezi(TMH) Projesi için aksiyon alınmış ve genç beyinlerin yetişmesi için Türkiye Atom Enerjisi Kurumu(TAEK) tarafındanda faaliyetler yürütülmektedir.

Isparta’da 2007 yılında uçak kazasında hayatını kaybeden Bilim Şehidimiz Prof.Dr. Engin ARIK Hanımefendi ‘’Yeni Nesil Nükleer Reaktör ve Proton Hızlandırıcısı Teknolojisi’’ni baz alarak verdiği röportajda ‘’Eğer biz toryum ile elektrik enerjisi üretebilme olanağına kavuşursak, bu trilyonlarca varil petrole eş değerde bir enerji kaynağı olacak.’’ diyerek Türkiye’nin küresel aktör olma yolunda bir fırsatı olduğunu savunmuştu.

Devlet ve Millet Menfaatlerini gözeten ve proje üreten beyinlerimizden olan sabotaj yapıldığını düşündüğümüz ‘’Isparta Uçak Kazası’’ hadisesindeki ŞehitlerimizEngin Arık, Şenel Fatma Boydağ, Özgen Berkel Doğan, Mustafa Fidan, Engin Abat ve İskender Hikmet’i rahmet ve minnetle bu makalemizde de anıyoruz.

Ülke ve Çanakkale Coğrafyasını baz almak suretiyle mevcut ve gelecekteki nükleer enerji teknolojisini ele alarak siz değerli okurlarımıza tarafsız bir açıyla güzel ve titiz bilgiler verdiğimiz inancını taşımakta ve Türkiye’de yapılan her bir yatırımı, geçmişten geleceğe doğru olan bir gelişim silsilesi ile takip etmeli ve hür irademiz ile iyice analiz etmemiz gerektiği tavsiyesini de sizlerle paylaşmaktayız. Bu vesile ile hürmetlerimizi sunarız.

Makaleyi Yazan

Ahmet ÖVEN
Endüstriyel Tesisler&
Mekanik Proje Müh.

Kaynak: www.kaleninsesi.com

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*