Milli Sanayimizi Kurmak Zorundayız

Kurtuluş savaşından sonra Atatürk zamanında Türkiye o zamanki zor şartlar altında dahi kendi milli savaş uçağını üretip yabancı ülkelere satabiliyordu.

Kurtuluş savaşından sonra Atatürk zamanında Türkiye o zamanki zor şartlar altında dahi kendi milli savaş uçağını üretip yabancı ülkelere satabiliyordu. Ancak NATO’ya girişimizle ve Marshall yardımlarının başlamasıyla birlikte 1950’li yıllardan itibaren birçok askeri silah araç ve gereçlerini başta ABD olmak üzere NATO ülkelerinden almaya başladık. Bunun neticesinde milli sanayimiz dışa bağımlı hale geldi. Aynı şekilde Cumhuriyetten sonra gelişen demiryolları yine 1950’li yıllardan sonra karayollarına geçiş ile birlikte duraklama devrine girdi. 1960 yıllarda Eskişehir’de üretilen KARAKURT ile Sivas’ta üretilen BOZKURT, ilk buharlı lokomotif olarak, yine Eskişehir’de üretilen DEVRİM otomobili de ilk yerli otomobil olarak tarihe geçti. Ama Türkiye’nin 1960’lardan sonra montaj sanayi stratejisini benimsemesi ile milli marka üretimine bir türlü geçilemedi.

Ülke sanayimizde bu güne kadar milli üretime dayalı olmayan, montaj ve satın alarak borçlanmaya dayalı ekonomi politikaları uygulanarak ve küresel güçlerin de baskısıyla ülkemiz yabancı ürün cennetine ve yurtdışından ithal edilen çeşitli parçaları takıp birleştiren bir montaj sanayi haline dönüştü.

Bilindiği gibi, montaj sanayi, gelişmiş ülke şirketlerinin azgelişmiş ülkelerdeki ucuz emek gibi avantajlardan yararlanma ve pazara girme avantajları elde etme amacıyla başladıkları bir yatırım türüdür. Patent hakları ve teknoloji bilgisini elinde tutan yabancı şirket, emek, nakliye maliyetleri, genel olarak hukuk ve vergi kısıtlamalarını aşmak amacıyla, kendisi veya anlaşma yaptığı yerli bir şirket aracılığıyla ülkesinde ürettiği parçaları montaj sanayini kurduğu ülkede nihai ürün haline getirilip pazarlanmasını sağlamaktadır.

1968-1992 dönemlerde ülkemizde Renault, Fiat, Ford, Toyota, Hyundai, Honda, Bosch, Siemens vb. gibi yerli üretim yapan ancak milli marka üretmeyen birçok fabrikalar kuruldu.

Artık montaj sanayi politikasını değiştirmemiz ve acil olarak Milli Sanayi politikasına geçmemiz gerekiyor.
Bugün içinde yaşadığımız çağda Türkiye’nin önündeki en önemli mesele yerli ve milli sanayidir. Yerli ve milli oluşun, tüm tarihsel dönemlerde bağımsızlığın, global piyasada rekabetin, mücadelenin, karşılıklı ilişkilerin, farklılaşmanın her alanında belirleyici rolü vardır.

“Bu yerli ve milli ruh; bu topraklarda bin yılda işlenmiş birlikte yaşama kültürüyle şekillenmiş, farklılıkları yok etmeden zenginleştirerek yeniden üreten, araştıran, geliştiren bu topraklara ait olduğunu hisseden insanların ruhu olmalıdır.

Türkiye’yi dışarıya bağımlı hale getiren sanayinin tüm alanlarında yerli ve milli sanayiye bir an önce geçmemiz, yerli malına pozitif ayrımcılık yapmamız ve vatandaşı bu konuda teşvik etmemiz gerekiyor.

Son zamanlarda milli sermaye ve milli malzeme ile üretim yapan Türk savunma sanayi, Türk mühendisleri tarafından geliştirilerek seri üretime geçilen, Altay muharebe tankı, ATAK Helikopteri, İnsansız Hava Araçlar(İHA ve SİHA), Milli Savaş Gemisi (MİLGEM), GÖKTÜRK uydusu, Fırtına Obüsleri, Akya milli torpidosu, Zırhlı araçlar, Akıllı bombalar ve Kasırga füzeleri, Ağır muharebe araçları, Milli Piyade Tüfeği ve son olarak da ilk uzun menzilli milli füzemiz Bora’nın envanterimize girmesi, Türkiye’nin savunma sanayindeki millileşme adımlarının en önemlileri olarak öne çıktı.

Aynı şekilde toplu taşıma araçlarında da yerli ve milli markalarımız birer birer çıkmaya başladı. Bursa’da Durmazlar tarafından üretilen İpek böceği ve Panorama milli marka tramvaylar, Hafif raylı ulaşım aracı Green City LRT, Ankara firması Bozankaya tarafından Kayseri belediyesi için üretilen Talas Milli Marka Tramvayı, Malatya ve Urfa Belediyesi için üretilen TCV Trambüsü, İstanbul Ulaşım tarafından üretilen İstanbul tramvayı ve hafif raylı ulaşım sistemleri, TCDD’nin Bağlı Ortaklığı TÜLOMSAŞ’ın E-1000 ve E-5000 elektrikli lokomotifleri, yeni nesil anahat ve manevra lokomotifleri, Dizel ve elektrikli cer motorları, Tüvasaş tarafından üretilen DMU Dizel tren setleri, Tüdemsaş’ın ürettiği Milli yük vagonu, TCDD Milli Hızlı Tren vizyon projeleri tam bağımsızlığımızın ve milli sanayimizin müjdeleyicisi oldu.

Durmazların ürettiği panorama marka tramvay Samsun ve Kocaeli illerimizde de kullanılmaya başladı. Bozankaya firması Tayland/Bangkok için 88 adet metro aracı ihalesini kazanarak Ankara’da üretimlerine başladı. İzmir, Konya, Eskişehir, Elazığ illerimiz için Çevre dostu Elektrikli Otobüsler üretti.

Yerli üretim ve milli marka mücadelesinin örneklerini tüm sektörlerde daha da genişleterek listeleyebiliriz.
Özet olarak;

Günümüzde Türk sanayinin tüm sektörler için üretemeyeceği tek bir ürün dahi yoktur. Yeter ki yerli ve milli marka istensin. Bunun için acil ve stratejik ihtiyaçlar doğrultusunda planlanmış Milli Sanayi politikasına gereksinim vardır. Bu ülke Uçağını, Helikopterini, Roketini, Tankını, her türlü savunma ihtiyacını, Hızlı trenini, Metrosunu, Tramvayını, Otobüsünü, Otomobilini, Bilgisayarını, tüm elektronik cihazlarını, iletişim araçlarını, tüm stratejik ürünlerini yerli ve milli marka olarak üretecek yeteneğe, potansiyele, teknolojiye ve alt yapıya sahiptir.
Ülkemizde 2023 yılına kadar Enerji, Savunma, Havacılık, Ulaşım, Haberleşme Teknolojileri, Denizcilik, Bilişim teknolojileri, Sağlık Teknolojileri, İlaç ve Medikal, İş makinaları alanında Belediyeler dahil 700 Milyar Euro’luk alım planlanmaktadır. Tüm bu alımlarda yerli sanayimizi harekete geçirecek bir devlet politikasıyla % 51 den başlayarak % 100 yerlilik oranı ve nihai ürünün milli marka ile taçlandırılması şartıyla Türk sanayi çağ atlar.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı(SSM), Devlet Malzeme Ofisi(DMO), İller Bankası, Sanayi İşbirliği Programı(SİP) Başkanlığının belediyeler dahil Milli Sanayi politikası gereği, ihalelerde yerlilik ve milli marka şartı, aynı ve benzer üründen yerlisi varsa önceliği yerli olana vermesi, yerli ürünlere avantaj sağlaması, Türkiye’de olmayan ürünler için ise ihaleleri Türk firmalarına vererek yabancılardan teknoloji transferi yapılması ile Türk Sanayi Dünyanın en gelişmiş ekonomileri arasına yükselerek yerini alacak, ülkemizde işsizlik ve cari açık sorunu tamamen ortadan kalkacaktır.

SON SÖZ: MİLLİ SANAYİSİNİ KURAMAYAN TOPLUMLAR BAĞIMSIZ OLAMAZLAR.

Sömürgeciliğin belli aşamaları vardır. Bunlardan birincisi, sömürge haline getirilen ülkelerin tabii zenginliklerinin yağmalanması; ikincisi, sömürgelerin insan kaynağının metropol ülkeye taşınması; üçüncüsü, sömürge yönetimi kurdukları ülkelerin içinden devşirdikleri bir grubun ülke yönetimine ortak edilmesini, söz sahibi olmasının sağlanması.

Sömürgeciler bu devşirme gruplar vasıtasıyla, yerli halkın üzerinde kendilerine bağlı bir egemen zümre iktidarı kurarak, ele geçirdikleri coğrafyalarda uzun dönemli kalıcı bir düzen inşa etmişlerdir.”

Dr. İlhami Pektaş

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*