Amfibi Harekatlar ve Amfibi Hücum Gemisi TCG Anadolu

amfibi harekat ve tcg anadolu ucak gemisi
amfibi harekat ve tcg anadolu ucak gemisi

Amfibi harekatların geçmişi, milattan önce 1200’lü yıllara kadar dayanmaktadır. O yıllarda Mısır, Akdeniz adaları ve Güney Avrupa kıyılarında yaşayan savaşçıların saldırısına uğruyordu. Yine M.Ö. 1200’lü yıllarda Truva’ya saldıran Antik Yunanlılar, amfibi bir harekat ile gelmişlerdi. Ya da MÖ 490’da Maraton Koyu’na çıkan Pers orduları tarafından Yunanistan’ın işgal edilmesi…. Daha yakın tarihe bakarsak 1. Dünya Savaşı sırasında yaşanan Gelibolu Muharebeleri, 2’inci Dünya Savaşı’nın deniz, hava ve kara unsurlarının ortak katıldığı en büyük askeri harekatı olan Normandiya Çıkarması ve TSK’nın deniz, kara ve hava unsurlarıyla 1974 yılında gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı…

Amfibi bir operasyon/kuvvet aktarımı, düşman veya potansiyel düşman olarak görülen bir ülkenin kıyısına gemilerle taşınan, çıkarma harekatı eğitimi almış, uygun araç gereç ve silahlarla donatılmış deniz ve kara birliklerini çıkarmak için denizden başlatılan bir askeri operasyondur. Amfibi bir operasyon, geniş hava katılımı gerektirir ve farklı muharebe işlevleri için eğitilmiş, organize edilmiş ve donatılmış kuvvetlerin ortak hareketiyle yerine getirilir. Amfibi operasyonlar sadece askeri amaçla değil insani yardım amacıyla da yapılabilir.

Amfibi operasyon, sürpriz unsurunu kullanır ve savaş gücünü en avantajlı yer ile zamanda kullanarak düşmanın zayıflıklarından yararlanır. Amfibi bir çıkarma tehdidi, düşmanları kuvvetlerini yönlendirmeye, savunma pozisyonlarını düzeltmeye, büyük kaynakları kıyı savunmasına yönlendirmeye veya kuvvetleri dağıtmaya teşvik edebilir. Böyle bir tehdit karşısında, düşmanın kıyı şeridini savunmaya çalışması kendisine pahalıya mal olacak çaba sarf etmesine neden olabilir.

Amfibi operasyonlar, kritik görevleri yerine getirmek için yüksek riskli olduğu kadar yüksek getirili çabaları içerebilir. Amfibi harekat; uçar birlik harekatı, hava indirme harekatı gibi çeşitli harekatları kapsar.

Amfibi harekatın beş safhası bulunmaktadır:

  • Hazırlık ve Planlama
  • Yükleme/Bindirme
  • Prova
  • Deniz Geçiş ve Amfibi Hücum
  • Geri İntikal / Yeniden Teşkilatlanma

Operasyonun ilk saatlerinde bir kıyı başı elde edebilmek için özellikle gemi-kıyı hareketinin devam ettiği aşamada, kıyıya çıkan birliklerin düşman hava ve kara unsurlarının saldırılarından korunması için kıyıya çıkan birliklerin yeterli donanıma sahip olması haricinde gemi ve hava unsurları tarafından korunması gerekmektedir.

Gelibolu

Tarihimizde iki önemli amfibi harekat bulunmaktadır. 25 Nisan 1915 günü İtilaf Devletleri donanmasının korumasında ANZAC birlikleri, Gelibolu Yarımadası sahillerine çıkarma harekatına başladılar. Saldırının tam olarak nereden geleceği bilinmediği için sahil kesimleri zayıf birliklerle savunuluyordu. Asıl birlikler, geride düşman donanma topçusundan uzak güvenli noktalarda bekliyordu. Bundan dolayı çıkarmanın ilk saatlerinde biraz ilerleme sağlayan düşman birliklerinin yerinde ve zamanında yapılan müdahaleler ile daha iç kesimlere ilerlemesi engellense de kıyı başı oluşturmalarına engel olunamamış, düşman birliklerinin çekildiği 9 Ocak 1916 tarihine kadar çarpışmalar siperler arasında meydana gelmiştir. Savunan taraftaki Türk ordusu, düşmanın donanma ateş desteğine rağmen düşman birliklerini kıyı hattında tutmayı başarmış ve azmini kırarak çekilmelerini sağlamıştır.

Kıbrıs Harekatı

Türk Silahlı Kuvvetleri, adadaki Türk nüfusa karşı Rumlar tarafından yapılan saldırılar sebebiyle Kıbrıs’a birkaç kez havadan sınırlı müdahaleler yapmış ancak artan şiddet olaylarından dolayı da 1964 yılında adaya çıkarma harekatı kararı almışsa da harekat, gerek TSK’nın böyle bir harekat için yeterli eğitime ve araç gerece sahip olmaması gerekse uluslararası baskı nedeniyle gerçekleşmemiştir. 1964 yılında adaya çıkarma harekatı için Deniz Kuvvetleri’nin çıkarma gemisi bulunmuyordu, helikopter bulunmuyordu. Birlikler adaya askeri ve sivil şilep vb. nakliye gemileri ile taşınacaktı. Bu şekilde çıkarma harekatına uygun olmayan araçlar ile harekat gerçekleştirmek çok kayba ve başarısızlığa sebep olabilirdi. TSK, 20 Temmuz 1974’de gerçekleştirdiği Barış Harekatı’na kadar çıkarma harekatı için gereken çıkarma araçlarını tedarik etmiş, personelini eğitmiş ve gerekli istihbarat çalışmalarını yaparak hazırlanmıştır. Bu sayede bizim bir harekat yapamayacağımıza inanan düşmanı gafil avlamış ve denizden ve havadan adaya eş zamanlı asker çıkararak kıyı başını tutup adanın iç kesimlerine kadar hava kuvvetlerinin de desteği ile ilerlemeyi başarmıştır.

2’inci Dünya Savaşı sırasında yapılan çıkarma harekatlarında askerler, savaş ve uçak gemileri tarafından korunan nakliye gemileri ile çıkarma bölgesine taşınır, gemiler ve uçaklar tarafından düşman savunma hatları bombalanırken askerler sahile bu gemilerden bindikleri zayıf korumalı çıkarma araçları ile çoğu zaman ağır ateş altında çokça kayıp vererek sahile çıkarlardı. Zaman ve teknolojik gelişmeler bu harekatlarda kullanılan gemilerden çıkarma araçlarına kadar birçok alanda değişiklikler meydana getirdi.

Bu değişikliklere örnek bir harekatı Amfibi Deniz Piyadesi olan Bora Kutluhan’ın anılarından okuyalım: “1975 senesinin Ekim ayı idi. Amfibi Kuvveti olan NATO ülkeleri Kuzey Ege’de Saros Körfezine müteveccihen bir tatbikat icra ediyorlardı. Tatbikatın adı ‘Exercise Deep Express’, katılan ülkeler Amerika Birleşik Devletleri [ABD], İngiltere, İtalya ve Türkiye. Türk Deniz Kuvvetlerinden 3ncü Amfibi Deniz Piyade Taburu, TCG Serdar (L-4o2) ve yeteri sayıda LCT bu tatbikata iştirak ediyordu. Üsteğmen rütbesinde ben de o Taburun bir Bölük komutanı olarak Bölüğümle birlikte bu tatbikata katılıyorduk. Saros Körfezinde Amfibi Hedef Sahasına [AHS] geldiğimizde, içinde bulunduğumuz TCG Serdar ile birlikte denizin üzerinde irili ufaklı onlarca gemi yer almaktaydı. Birliğimiz TCG Serdar’ın alt tank güvertesinde kampetlerde yatıyordu. 12 günlük ‘Deniz Geçiş Safhası’ boyunca 4oo kişilik ADPT, burada yatıp kalkmış, üst tank güvertesinde spor ve eğitimlerini yapmış, denizin çeşitli şartlarına karşı direnç göstermiş, sahilde yapacağı harekata hazır bir durumda olmaya gayret göstermişti. Şimdi harekatın en hassas ve kritik safhası başlıyordu. Gemi-Plaj Harekatı. Bu safhada Birlik, ‘Bot Timleri’ şeklinde tertipleniyor, sahile çıkacak dalgalara göre kendine tahsis edilmiş bulunan çıkarma araçlarına geminin sancak ve iskelesinde teşkil edilmiş bulunan indirme istasyonlarından sarkıtılmış ağlar vasıtası ile iniyorlardı. Bu inişte; önce mürettebatla kullanılan silahlar, yani 57mm Geri Tepmesiz Toplar, 81mm Havanlar ve 12.7mm Makineli Tüfekler, kılavuz halatları vasıtası ile botlara indiriliyor, daha sonra Deniz Piyadeleri ağlardan dörderli sıralar halinde botlara iniyorlardı. Bu faaliyet epeyce bir zaman alıyor ve faaliyet esnasında amfibi kuvvetin her türlü tehdide karşı hassasiyeti artıyordu. İşte ilk defa LPD’leri orada gördüm. Kıç rampaları açıktı. ABD ve İngiliz birlikleri o zamanlar LVTP denilen şimdinin AAV’leri ile o açık rampalardan çıkıyorlar ve bizim en az üç dört mislimiz olan sürat ile (bizim LCT’lerin azami hızları 4-5 deniz mili/saat idi. Sahile yaklaştıkça oturma riskine karşı bu süratlerini daha da düşürürler ve 2mil’e kadar inerlerdi) gemiden sahile kadar emniyetli ve süratli bir şekilde seyir yapıyorlar ve durmaksızın çıkarak ilk örtülü mevzie salimen giriyor, Deniz Piyadelerini LVTP’lerden burada çıkarıyorlardı. Onları seyrederken “bir gün acaba bizim de böyle gemi ve araçlarımız olacak mı?” diye içimden geçirdiğimi çok iyi hatırlıyorum. Bana nasip olmadı. Amfibi Deniz Piyade Tugayındaki görevlerim boyunca hep belime kadar suda çıktım plaja.”

Amfibi harekatı gerçekleştirecek birliklerin denizde yaşamaları, onun etkilerine alışık olmaları, meydana gelebilecek acil durumlarda nasıl hareket edeceklerini bilmeleri ve buna eğitimli olmaları çok önemlidir. Bu nedenle Türk Deniz Piyadeleri de; zamanında TCG Erkin’de daha ileriki dönemlerde TCG Ertuğrul, TCG Serdar ve TCG Karamürselbey Sınıfı Türk tipi LST’lerde bu hususu gerçekleştirmeye çalıştılar. Ne var ki, özellikle LST’ler sadece taşıyacağı tank ve diğer araçların personeli kadar yaşam mahalline sahip olduklarından; bir Deniz Piyade Taburu’nun anılan gemilerde sürekli kalması, hem gemilere hem de Deniz Piyadelere eziyet oluyordu. Projesi başlatılan LPD’ler (Landing Platform Dock / Havuzlu Çıkarma Gemisi) ise en az 6oo-7oo Deniz Piyadesini bünyesinde barındırabilecek ve uzun süreli seyirlerde yeme, içme, sağlık ve diğer ihtiyaçlarını karşılayabilecek kapasitede gemilerdir.

LPD’ler ‘Havuzlu’ gemiler oldukları için alt güverteleri su alabilmekte, birliği çıkaracak araçlar bu doklarda bulunduğundan Deniz Piyadeleri veya taşıdığı birlikler kapalı doklarda çıkarma araçlarına yüklenerek emniyetli bir şekilde gemiden ayrılmaktadırlar. LPD’ler helikopter harekatına da müsaittirler. Bu amaçla oluşturulan güverteler; bir kısmında geminin üst platformunda, bir kısmında ise kıç güvertede yer almaktadır.

Havuzlu Çıkarma Gemisi Projesi

Türk Deniz Kuvvetleri, Akdeniz’in en büyük Amfibi Kuvvetlerinden birisine sahiptir ve son yıllarda hayata geçirdiği yeni gemi tedarik projeleri ile Çıkarma Filosu ve Amfibi Deniz Piyade Tugayı’nın mevcut kabiliyetlerini 21. yüzyıl muharebe gereksinimlerine cevap verebilecek seviyeye çıkarmaktadır. Bu çerçevede 8 adet süratli çıkarma gemisi (LCT) ve 2 adet tank çıkarma gemisi (LST) hizmete girmiştir.

Bunlara ek olarak 1974 yılında icra edilen Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında en büyük çaplı Kuvvet Aktarımı (Force Projection) görevlerini Birleşmiş Milletler ve NATO şemsiyesi altında Somali, Arnavutluk, Bosna Hersek ve Kosova’da icra edilen uluslararası Barışı Koruma/Tesis Etme ve İnsani Yardım görevlerinde, mevcut amfibi imkan ve kabiliyetlerini kullanarak gerçekleştiren Türk Deniz Kuvvetleri, ülkemizin yaşadığı deprem felaketleri gibi doğal afetlerde de kullanılabilecek bir Havuzlu Çıkarma Gemisi’ni tedarik etmek üzere çalışmalarına 90’lı yılların sonlarında başlamıştır. Bu çerçevede Haziran 2000 tarihinde Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından bir Bilgi İstek Dokümanı (BİD) yayımlanmış ve geminin 2006 yılında hizmete girmesi hedeflenmişti.

Bu çerçevede gemi personeli dışında 615 kişiden oluşacak Amfibi Deniz Piyade Taburu personelinin yiyecek ve içecek ihtiyacını 30 gün süre ile karşılayabilecek ve 755 kişilik bir Deniz Piyade Birliği’nin lojistik desteği için gerekli malzemeyi depolayabilecek kabiliyette olması öngörülen LPD’nin, 15 ton ağırlığındaki iki adet Genel Maksat/Denizaltı Savunma Harbi (DSH) ve Suüstü Harbi (SUH) helikopterinin aynı anda kalkış ve inişine imkan tanıyacak bir helikopter güvertesi ile 15 ton ağırlıkta dört helikopterin aynı anda konuşlandırılabileceği bir helikopter hangarına sahip olması istenmişti. Mevcut tasarımlardan birisi kullanılarak veya tamamen yeni bir tasarım üzerine Türkiye’de inşa edilmesi planlanan LPD’nin 12.000 ila 15.000 ton arasında bir tonaja ve aynı anda 10 hastaya hizmet verebilecek bir sağlık merkezine sahip olması öngörülmüştü. Ancak, projede kayda değer bir ilerleme sağlanamamış ve yaşanan ekonomik krizin de etkisi ile proje sonraki yıllarda rafa kaldırılmıştır.

İkinci ihale sürecinde Havuzlu Çıkarma Gemisi (LPD) Projesi’nde başlangıç kararı 22 Haziran 2005 tarihinde gerçekleştirilen Savunma Sanayii İcra Kurulu (SSİK) toplantısında alınmış ve kaynak durumu incelemesi ve ilgili düzenlemeler 12 Aralık 2006 tarihli SSİK’inde yapılmıştır. Proje faaliyetlerine katılmak isteyen firmalardan idari, mali ve teknik bilgi alınması amacıyla Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nca 06 Nisan 2007 tarihinde Bilgi İstek Dokümanı (BİD) yayımlanmış ve cevap verme süresi 10 Ağustos 2007’de dolan BİD’e 31 yerli ve yabancı firma cevap vermiştir. Yaklaşık iki yıl süren değerlendirme ve incelemeler sonucunda SSB, Şubat 2010 tarihinde Savunma Sanayi Sektörel Strateji Dokümanı’nda yer alan yedi yerli özel sektör tersanesine Teklife Çağrı Dosyası (TÇD) yayımlamıştır.

TÇD yayınlanan özel sektör tersaneleri şunlardır:

  • Anadolu Deniz İnşaat Kızakları
  • Çelik Tekne Sanayi ve Ticaret
  • DEARSAN Gemi İnşaat Sanayi
  • DESAN Deniz İnşaat Sanayi
  • İstanbul Denizcilik Gemi İnşa Sanayi
  • RMK Marine Gemi Yapım Sanayi
  • SEDEF Gemi İnşaatı

Tersanelerden Kasım 2010 tarihine kadar tekliflerini SSB’ye sunmaları istenmiştir. Beş yıl içinde inşa edilmesi planlanan LPD gemisi, amfibi harekat yanında, insani yardım ve barışı koruma harekatlarında da kullanılabilecektir.

LPD Projesi; 1 adet Havuzlu Çıkarma Gemisi ile 4 adet Mekanize Çıkarma Aracı (LCM), 27 adet Amfibi Zırhlı Hücum Aracı (AAV), 2 adet Araç ve Personel Çıkarma Aracı (LCVP), 1 adet rehberleme maksatlı komutan vasıtası ve 2 adet Rijit Tekneli Şişme Bot (Rigid Hull Inflatable Boat/RHIB)’un tedarikini kapsamaktadır. LPD toplam 8 adet helikopter ile 94 adet muhtelif amfibi araç ve Amfibi Deniz Piyade Taburunu taşıma kabiliyetine sahip olacaktır. Türk Deniz Kuvvetleri’nin ayrıca, amfibi harekatta ani reaksiyon göstermek maksadıyla 2 adedi LPD’de konuşlanmak üzere 4 adet Hava Yastıklı Çıkarma Aracı (LCAC) tedarik projesi bulunmaktadır.

FNSS ZAHA Amfibi Zırhlı Hücum Aracı (AAV)

LPD gemisinde aynı anda 15-t sınıfında dört adet GM/DSH/SUH veya Taarruz Helikopterinin kalkış ve inişine imkan tanıyacak helikopter spotu (kalkış/iniş noktası) yer alacaktır. En az dört SeaHawk veya AH-1W/T129 taarruz helikopteri ile üç FireScout benzeri Gemiye Konuşlu İHA [G-İHA] ise helikopter hangarında taşınabilecek. ADVENT ile donatılması beklenen LPD üzerinde; SMART-S Mk2 3-BAR, Seyir Radarı, Alper LPI Radarı ve Mayın Sakınma Sonarı (karinaya monteli) ile Aselsan ürünü AselFLIR-300D, Lazer İkaz Sistemi, ARES-2N ED/ET Sistemleri, IRST, Kalkan Chaff/IR Dekoy Kontrol Sistemi, LN-270 Cayro, Hızır tabanlı TKAS ve IFF Sistemi ile ÇAVLİS (Link-11/Link-16 ve Link-22’ye büyüme potansiyeli) ve SatCom Sistemleri yer alacaktır. Gemi, suüstü ve hava hedeflerine karşı kullanılmak üzere Aselsan 4omm Top Atış Kontrol Sistemi [TAKS] ile entegre, iki adet [sancak ve iskele] tek namlulu 4omm Fast Forty Tip C deniz topu [AselFLIR-300D donatılmış halde], iki adet 2omm Phalanx Yakın Savunma Sistemi [CIWS] ve üç adet 12.7mm STAMP ile silahlandırılacaktır. Ancak silah donanımının sözleşme görüşmeleri sürecinde değişebileceği ve RAM Öz Savunma Füze Sistemi’nin de pakete dahil edilebileceği ifade edilmektedir.

Havuzlu Çıkarma Gemisi (LPD) Projesi; Ege, Karadeniz ve Akdeniz harekat alanlarında ve gerektiğinde Hint Okyanusu [Arap Yarımadası’nın Kuzeyi, Hindistan’ın Batısı] ile Atlantik Okyanusu [Avrupa’nın Batısı, Afrika’nın Kuzeyi]’nda kullanılabilecek ve asgari bir tabur (550 ila 700 personel) büyüklüğündeki bir kuvveti ana üs desteği gerektirmeksizin, kendi lojistik desteği ile kriz bölgesine intikal ettirebilecek kapasitede olacaktır. Ana görev fonksiyonu Kuvvet Aktarımı ve Amfibi Harekat olarak tanımlanan LPD, yıllık 2.000 saatlik seyir esasına dayalı olarak, asgari 40 yıllık fiziki ömre sahip olacak. Toplam ağırlığının (tam yükle) 18-20.000 ton mertebesine ulaşması beklenen LPD, Amfibi Görev Kuvveti Harekat Merkezi ve Çıkarma Kuvveti Harekat Merkezi’nden oluşacak bir Müşterek Harekat Deniz Görev Kuvveti Karargahı (MHDGG) ile NATO tarafından tevdi edilecek görevlere istinaden kullanılacak Yüksek Hazırlık Seviyeli Deniz Birliği (HRF(M)) Karargahı’nı da bünyesinde barındıracaktır. Gelişmiş bir entegre komuta kontrol ve haberleşme (C3) sistemi altyapısına sahip olacak LPD, böylelikle hem Bayrak Gemisi, hem de Komuta Gemisi olarak görev yapabilecektir.

Bu gemiyle birlikte Türk Bahriyesi’nde önemli bir konsept değişikliği de olabilecektir. Zira bu tür gemiler taşıdığı çok değerli yük ile birlikte önemli bir denizaltı, suüstü ve hava hedefi durumundadır. Bütün bu tehditlere karşı onun emniyetini sağlayacak, üç boyutlu savunmasını yapabilecek suüstü unsurları ile birlikte hareket etmek zorundadır. Bu da bir ‘Görev Kuvveti’ demektir. Yani yakın gelecekte denizlerimizde en az 5-6 gemilik bir Amfibi Görev Kuvvetinin dolaştığını görebileceğiz. Bir Amfibi Kuvvet, bulunduran tarafa yüksek dereceli caydırıcı güç sağlar. Sağladığı diğer avantajların başında elastikiyet gelir. İstenilen bölgede istenilen zamanda kuvvet bulundurma sıralanabilecek diğer üstünlüklerindendir.

TCG ANADOLU

Savunma Sanayi İcra Komitesi [SSİK], 26 Aralık 2013’te, Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından teklif değerlendirme çalışmaları tamamlanan Havuzlu Çıkarma Gemisi (LPD) Projesi kapsamında, Sedef Gemi İnşaatı AŞ [Sedef Tersanesi] ile sözleşme görüşmelerine başlanması, söz konusu firma ile anlaşma sağlanamaması durumunda sözleşme görüşmelerine ikinci sıradaki Desan Deniz İnşaat Sanayi AŞ ile devam edilmesi kararı almıştır. SSB ile Sedef Tersanesi arasındaki kontrat görüşmelerine 19 Şubat 2014’te başlanılmıştır.

Havuzlu Çıkarma Gemisi (LPD), Navantia firmasından sağlanacak tasarım, teknoloji transferi, ekipman ve teknik destek ile tamamıyla Tuzla’daki Sedef Tersanesi’nde, Navantia tarafından inşa edilen Juan Carlos I (L-61) Doklu Helikopter Gemisi [LHD]’nin benzeri ve DzKK isterlerine göre revizyondan geçirilmiş bir versiyonu olacaktır. Gemi, gerektiğinde Doğal Afet Yardım (DAFYAR) görevleri çerçevesinde de kullanılabilecektir. Bünyesinde yer alan tam teşekküllü hastane ve ameliyathane imkanı sayesinde doğal afet yardımı, insani yardım ve mülteci tahliye harekatları kapsamında tıbbi destek için kullanılabilecektir.

SSB ile Sedef Tersanesi arasında 1 Haziran 2015’te sözleşmesi imzalanan Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi (LHD) projesinde 30 Nisan 2016’da inşa başlangıç töreni gerçekleştirildi. Sözleşmenin imzalanmasının ardından geminin sahip olacağı nihai konfigürasyonun belirlenmesi yürütülen görüşmelerde DzKK’nın talepleri doğrultusunda gemide F-35B VTOL uçaklarının konuşlandırabilmek için bazı değişiklikler yapılmıştır. Ayrıca 120’ eğime sahip kalkış rampasının (Ski-Jump) daha önce 35 tona kadar iniş/kalkış ağırlığına sahip orta ve ağır sınıf helikopterler ile tilt-rotorlu (MV-22) hava araçları ve İHA’ların iniş/kalkışına uygun olacak şekilde güncellenen ve üzerinde 6 spot (iniş/kalkış noktası) bulunacak olan uçuş güvertesinin baş tarafında yer alması kesinleşmiştir.

Bu değişikliklerden sonra projenin adı “Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi (LHD) olarak revize edilmiştir. Halihazırda inşa faaliyetleri devam eden TCG ANADOLU LHD, bu yıl sonu envantere alınacaktır.

Kaynak:  A. Emre SİFOĞLU/SavunmaSanayiST

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*