Eğitim Sen’den Öğretmenlik Meslek Kanunu Açıklaması

Eğitim Sen’den Öğretmenlik Meslek Kanunu Açıklaması
Eğitim Sen’den Öğretmenlik Meslek Kanunu Açıklaması

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), Meclis’te komisyona sunulan Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında bir açıklama yaptı. Eğitim Sen Genel Merkezi’nde yapılan açıklamada tasarının eğitim emekçilerinin görüş ve önerileri alınmadan hazırlanmasına tepki gösterildi. Hazırlanan tasarı, öğretmenlik mesleğindeki onca sorunu görmezden gelerek getirilen statü farklılaşmasıyla rekabeti ve eşitsizliği artırması ve çözümlerin maaş artışına indirgenmesi yönleriyle eleştirildi

Eğitim Sen Genel Merkezi’nde yapılan açıklama şöyle;”Siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı bugüne kadar defalarca olduğu gibi, bir kez daha kendi bildiğini okumakta, masa başında hazırlanmış meslek kanunu ile eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını tek taraflı olarak düzenlemeye çalışmaktadır. Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı (ÖMKT) kapalı kapılar ardında, kanunun muhatabı olan öğretmenlerin ve sendikalarının iradesi dışında, haklarını ve taleplerini dikkate almadan hazırlanmış ve 2021’in son günü TBMM’ye sunulmuştur.

Öğretmenlik mesleği gibi 18 milyon öğrencinin eğitim hakkını ve bir milyona yakın öğretmenin çalışma koşullarını düzenlemesi bakımından Öğretmenlik Meslek Kanununu, ikisi giriş ve ikisi yürürlük maddesi olup toplamda 13 maddelik bir çalışmaya sığdırmak mümkün değildir. Ayrıca kanun tasarısı hazırlanırken Türkiye’nin onayladığı, ILO-UNESCO ortak belgesi olan Öğretmenliğin Statüsü Tavsiye Kararının yok sayılması kabul edilemez. Tasarıyı Meslek Kanunu tasarısı olarak geçirmeye çalışmak, üstelik ekonomik hükümlerin uygulamasını bir yıl sonraya bırakmak konuya seçim vaadi olarak yaklaşıldığını göstermektedir. Tasarı mevcut haliyle Öğretmenlik Meslek Kanunu niteliği taşımamaktadır.

Siyasi iktidar, eğitim sisteminin en önemli unsurlarından birisi olan öğretmenlik mesleği gibi önemli bir konuyu birkaç kanun maddesi üzerinden büyük ölçüde statü farklılaşması ve maaş artışına indirgemek istemektedir. Bu tutum, iktidarın eğitime ve öğretmenlere nasıl baktığını, iktidarın öğretmenlere ne kadar değer verdiğini açıkça göstermektedir.

TASARI ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN VE ÖĞRETMENLERİN TALEPLERİNİ KARŞILAMAKTAN UZAKTIR

Anayasa’nın 128. maddesinin birinci fıkrası uyarınca: “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir”. Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısında öğretmenlerin nitelikleri başta olmak üzere oluşturulan komisyonlar, önerilen eğitim sertifika programları pek çok belirsizlik taşımakta ve bunların belirlenmesi Milli Eğitim Bakanlığı’na bırakılmaktadır. Bu durum anayasaya aykırı olarak yasama yetkisinin yürütmeye devredilmesi anlamına gelmektedir.

Tasarı gerçekte üç madde üzerine odaklanmıştır. Birincisi; madde 4 ile Adaylık Kaldırma Sınavı kaldırılmıştır. İkincisi; Öğretmen, Uzman ve Başöğretmenlik olarak öğretmenlik mesleğini kariyer basamaklarına ayırmaktadır. Böylece öğretmenler arasında eşitsizlik, hiyerarşi ve keskin ayrımlar üreterek çalışma barışının bozulmasına yol açmaktadır. Üçüncüsü; 1. Derecede bulunanlara bir yıl sonra uygulanmak üzere 3600 ek gösterge ile yine bir yıl sonra yürürlüğe girecek olan eğitim ve öğretim tazminatında değişiklikler getirilmektedir.

Ücretli öğretmen uygulamasına son verilmesi ve sözleşmeli öğretmenlerin tüm hakları ile kadroya geçirilmesi gerekirken bu tasarıyla birlikte öğretmenlere yeni kariyer basamakları dayatılmaktadır. Tüm öğretmenlerin esas beklentisi güvenceli iş ve eşit işe eşit ücrettir.

Tasarının pek çok yerinde geçen “kademe ilerleme cezası almamış olmak” gibi ifadeler sendikal örgütlenme özgürlüğünü kısıtlamak, iktidara yakın sendikalara üye olmaya yönlendirmek gibi sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Düzenleme ile sendikal faaliyet nedeniyle alınan hukuksuz cezalar eleme gerekçesi haline getirilmekte, hakkını aramayan, hükümete koşulsuz itaat edenlere sınava girme hakkı tanınmaktadır. Öğretmenlik, doğası gereği ifade özgürlüğünü en çok kullanması gereken mesleklerden birsidir. Tasarıda 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması yurttaşlık haklarını, akraba ve yakınların araştırılmasında olduğu gibi suçun şahsiliği ve masumiyet karinesi gibi en temel hukuk ilkelerini ihlal etmektedir. Tasarı da bu yasanın altı çizilerek meşrulaştırılmaktadır.

Tasarıda özel okullarda çalışan öğretmenlere ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur. Bu durum öğretmen istihdamında eşitlik ve eşit işe eşit ücret ilkesine ilişkin en önemli sorun olmayı sürdürmektedir. Özel okul öğretmenlerinin Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısı kapsamında değerlendirilmemiş olması bu meslektaşlarımızın piyasacı eğitim anlayışı içerisinde ucuz iş gücü olarak görüldüklerinin de bir kanıtıdır.

Tasarının yasalaşması halinde öğretmenler arasındaki ilişkiler ve mesleki dayanışma bozulacak, statü ve ücret farklılaşması okullarda yeni sorunları ve ayrımları beraberinde getirecektir. Öğretmenler arasında ortaya çıkan farklı statü ve unvanlar, zaman içinde giderek belirginleşen “sınıfsal” ayrışmalara, katı ve hiyerarşik çalışma ilişkilerinin oluşmasına yol açacaktır. Bu durum eğitim emekçilerini karşılaştıkları sorunlara birlikte çözüm üretmede gösterdikleri mesleki dayanışmadan uzaklaştıracaktır.

Tasarının öğretmen veli ilişkilerini olumsuz etkilememesi mümkün değildir. Öğretmenlik mesleğinin ve öğretmenin saygınlığı öğrenci ve velilerin farklı değerlendirmeleri ile polemiğe açılacak, öğretmenlik mesleği daha da itibarsız hale getirilmiş olacaktır. Çocuğunun sınıfına uzman ya da başöğretmenin girmesini isteyen velilerle okul idaresi ve öğretmenler arasında sorunlar yaşanması kaçınılmaz olacaktır.

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU TASARISI DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR

Siyasi iktidar eğer bir meslek kanunu yapmakta samimi ise yapması gereken tek şey öğretmenlik mesleği açısından uluslararası düzeyde kabul gören en önemli belge olan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”na uygun bir düzenleme yapmalıdır. ILO ve UNESCO ortak belgesi olarak 5 Ekim 1966 yılında kabul edilen ve Türkiye tarafından da onaylanan tavsiye kararı öğretmenlerin toplumsal statüsüne yönelik olarak bugüne kadar atılmış en önemli ve kapsamlı adımdır.

Öğretmenlerin sadece okul içinde değil, toplum içinde de yerine getirdikleri görevin taşıdığı önemi, uluslararası düzeyde belgeleyen, öğretmenlerin tüm sorunlarını ele alan ve durumlarını tüm ayrıntıları ile düzenleyen bu kararın altında Türkiye’nin de imzası bulunmasına rağmen, bugüne kadar hemen hiçbir somut adım atılmamıştır.

“Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı”, öğretmenlerin konumlarını güçlendirmeyi, haklarını geliştirmeyi ve korumayı amaçlarken, aynı zamanda uluslararası düzeyde yapılmış bir toplu sözleşme niteliği taşımaktadır. 145 paragraftan oluşan belge, öğretmenlik mesleğinde işe alınma, işe alınmada seçme ve formasyon, mesleğe hazırlık, değişik düzeydeki öğretmenlerin mesleki sorunları, iş güvencesi, öğretmenin hak ve sorumlulukları, disiplin işleri ve mesleksel bağımsızlık gibi konuları kapsamaktadır. Temel ücret, çalışma süreleri ve koşulları, özel izinler, araştırma izinleri, tatil, eğitim-öğretim yardımcı personelleri, sınıf mevcutları, öğretmen değişimi, uzak bölgelerde ve kırsal kesimde çalışan öğretmenler ile ilgili özel düzenlemeler, aile yükümlülükleri olan öğretmenlerle ilgili düzenlemeler, sağlık, sosyal güvenlik ve emeklilik gibi konuların da olduğu temel bir belgedir.

Siyasi iktidar, TBMM’ye sunduğu Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı’nı derhal geri çekmelidir. Bir meslek kanunu hazırlanacaksa “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı” temel alınmalı, sadece öğretmenlerin değil tüm eğitim emekçilerin hakları ve talepleri güvence altına alınmalıdır. Bu doğrultuda çalışmalar yürütmek üzere eğitim alanında örgütlü tüm sendikaları birlikte hareket etmeye çağırıyoruz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*